7 Kasım 2012 Çarşamba

Kısa Metraj

zaman aşımı baharın
yağmurun düşüp buhara vardığı
seyyahların sattığı ceplerinde elleri çamurlu
kukla varisi meydan kalabalıkları
uzak olmak isterim en canlınızdan
kelimelerinden,hislerinden iğrendiğim
çöl rüzgarlarıyla kavrulmuş bedenim
mumyalanmış hislerim var gün yüzü görmemiş
Trakya'da kuskus kesmisiz
Midyat'ta bulgur aşı
her yerdeyiz kötüden hallice
kadehlerimiz hep dolu
sinekler üşüşmüş hislere,bozulmuşuz biz
olsada olmasada tek varlık belirtimiz
nefes al bırak..al bırak al bırak
işte yaşamımız çatlayan topraklarda
uzak platolara çarpar sessiz çığlıklarımız
en korkunç halimiz suspus olmuşuz işte
bir buluta saklanıp biraz dinlenmeli şimdi
ıssızca olmalı biraz kendimize
belki biraz da nefessizce

27 Ağustos 2012

7 Nisan 2012 Cumartesi

(İz)afiyet

hal değişimi
bedenlerin
belki hal,boyut ötesi

ikimiz için bile farklı işleyen
anları yıl
yılları an yapan

akrebi,yelkovanı yalancı çıkaran
tarifini zorlaştıran
yanındakine bağımlı değişken

katlansa bükülse ne fayda
hayatın ritmi
ona bağlanmış bir kere

özür dilerim sevgilim
ona hükmetmek istemiyorum
zira hayatın tadını veriyor

şimdi karşımdasın
hâlâ bir damlacık
zümrüt gözlerinde ben varım

miski amber kokuna terim,sigaram bulaşmış
fondip yapsam ya hep içimde kalsan ya
demiyorum

seni sana veriyorum
günlerimizi anlara dönüştürse de
böyle daha güzel..

13 Aralık 2010

17 Mart 2012 Cumartesi

Mahzen

sayfaların
derinliğinde bıraktığım
seslerdi
yanına armağan
kaç okka terledim bir bilsen
her satıra

alplerin beyazlığına
tecavüz
ben kirlettim
kalemimle
çocuk gibi
kalp,çiçek falan çizdim
şirince olsun biraz da

yazılarla beraber
kadife ses tonu ister
bende ne gezer
makamsızdır benimkisi
yoksa kağıda okurdum

"Aman aman
Bir elimde defne
Bir elimde sevdan
Kalbim Ege'de kaldı"

yuvarlak kırmızı daire
şarap bardağımın altından
açarken hafif dökülen
kalecik karasıydı
gönlümün yarasıydı


23 Eylül 2010

13 Mart 2012 Salı

Batak

ihtimal dahilindeyiz
kadere zeybek bakışı atmalı şimdi
heyecanlanacak anlar azalıyor
boyama kitabının rötuşlarını yaptık bile
zindanlarımızdaki
açık pencereler
kapanıyor
gözlerimizde ki fer sönüyor
ortaoyunu değil bu

şimdi değil de ne zaman
giden ruhları çağırmak
bakırımızı kalaylasak
aşımız pişer mi artık
çatımızın
kiremitlerini
değiştirsek
kışınki buz saçakları
erir gider mi

cennetin kapılarını
beraber araladık
burasını
cehenem yapmayı da nasıl başardık sence
ektiğimiz tarlalardan
daha ilk mahsulu
bile toplayamadık
yeniden nadasa gidiyoruz..


26 Ekim 2010

6 Mart 2012 Salı

Endymion

perde perde iner
gözlerimdeki senler
orta oyunu olur artık aşikar
meddahlar anlatır beni sokak sokak
kavim kavim yayılır
bilmediğin dillerde

sen olursun rüzgarı
ben olurum toprağı

biraz türkülere bürünürüz
müzikal oluruz semada
bir anka kuşu tanır beni
uzundur beklerim
sözü vardır
beni kaf dağı ardına götürmeye
kafı sen
hiç olmayan
dağı ben
kefen bulutlara sarılı

son gösterimizdir bu
tarihin yazdığı

fener alayıyla kuşatılmışız
sen olursun rüzgarı
ben olurum toprağı


26 Haziran 2011

5 Mart 2012 Pazartesi

Meteora

yudum yudum su içirdiğim
bir ağacın dallarında
çocukluğum asılı
eski özlemi işte
nerede görsem
hemen tanırım sahip çıkarım

soytarı..
hemen atlar kucağıma
sevdirir kendini
tombiş,kıvırcık..

nasıl olduğumu sormaz
bilmek istemez
alay eder hep
"büyüdün de ne oldu?
mutluluk hangi gün bir önceki günden
artarak senin oldu?
hep azaldı dimi?"

ağacın tepesinde cepleri şişik şişik
erik toplamış beraber yeriz diye
çoğu ezik

büyümek,eskiyi kaybetmek
zaman benden götürebildikleri kadar var
bir dağın tepesine saklansam bulur mu zaman?

bir zaman kesitini taşıyan herhangi bir şey olabilir mi?
bir melodi,bir koku ya da bir bakış..


08 Haziran 2011

2 Mart 2012 Cuma

Koreografik Türbülans

itirazlarım kabul görmeden yargılanmalarım
üzeri açık kalan,üşüyen düşüncelerim
hamallara taşıttığım bedenlerim

kavgadalarda kim vurduya gitmelerim
uykularda boşluktan düşmelerim
gece güneşine bakıp bir sima çıkarma çabalarım

hayatımın cerrahım artık elleri titreyen
bütün müdahaleleri kavisli..

üç öğün kahvaltılarım kahvesiz
anlık cinnetlerim sebepsiz
yüzüme vurduğum kaskatı kesilmiş ananelerim ezbersiz

hep almayı unuttuğum nefesim düzensiz
cengaver dediğim bedenim sensiz
zar zor hatırladığım cümlelerim harfsiz

hayatımın seyyar satıcısıyım artık sesi kısılan
bütün sattıkları zararına..


01 Nisan 2011 00:53

1 Mart 2012 Perşembe

Ayna

şu kısa günlere inat
güneş gibi
bulut arası görünmelerin
balya balya saçların
akar sicim sicim
bakışların saçak saçak keskin
ucuz şarap tortulu boğazımda düğüm düğüm
her gün yeni haller peydahlarım bana benzeyen
biraz rüzgarlı
biraz gülmeli
gözleri fersiz
benli maskeler
uç bucak mesafesinde
birkaç kanat çırpışlı
hasır gibi kayar altımdan
savan olur bildiğim kentler
ışıkları birbirine karışır
geceleri her kent aynıdır zaten
biraz pudraladık mı
biraz boyadık mı
ışık oyunları,gölge oyunları
biri olmazsa diğeri olur mu?
biraz daha oyun bulutlar
biraz daha güneş
son perde bu
sema sahnenizde.

18 Ocak 2012 20:52

 

29 Şubat 2012 Çarşamba

Mumlar Kimin İçin Yanıyor

mumlar kısalıyor
sigaramın dumanını alıp kokularını yayıyorlar daha bir hoş ediyorlar içimi,sahte kokular bunlar
tende bulduğum
kaybettiğim,özlediğim..
hayatım aklıma geliyor bir an
işte böyle bitiyorum ben,sigara dumanım gibi eriyen mum gibi
balinalar diyorum saçmalayarak,ortama uymayan halde
onların hayatı bizim zevkimiz olmuş
sadece balinar mı ki
kaç insan hayatını yakmışızdır seninle şu an için
kimlerin hayatı hiç kimseler oluşumuz için yok olmuştur
kokularımız uçucu tenlerimizde nefesle
her ne kadar sık yıkanmasakta şu karda kışta
fikirlerimiz ürperiyor birbirlerinden
üvey çocularımız gibi hiç anlaşamıyorlar..

28 Şubat 2012 Salı

Zâhir


 

 

fuzuli bir güzellik geliyor yanıma
elimi uzatınca kaybolan
"uzun yaşamak istemiyorum
zaten yaşasamda senden bir farkım yok
sadece bir dokunuş
var olduğunun kanıtı
sonra beraber gitsekte
kabulüm"
ama o hiç konuşmuyor ,dokunmuyor
sade
bakışıyoruz ve vedalaşıyoruz
üzülüyorum
yarın bir boşlukta karşıma çıkacağından
bir yandan da seviniyorum..

27 Şubat 2012 Pazartesi

rom,dalga...bağ bozumu şenliği...hera,zeus afrodite nasıl bakıyor hiç mi kıskanmıyorsun?

fal taşından gözler
kabinlerine sığamamış
çelenk getirmişler mozoleye
körelmiş cinsiyetler
mağaradan çıkmamışlar gibi
sükut olmalı şimdi
maganda kurşunuyla ölmek mi
canidir yükü taşıyan
kalbi kırılan
inca'ları özledim
delikanlı sevdiğiyle tepeye tırmanıyordu
güneşin batışını izlemeye
saçına papatya takmış
kız utangaçtı biraz anne olmaya tırmanıyordu
kutsal tepede kıza mı tanrısına mı tapındığı belli olmayan
cebinden üç renkli taş çıkarıp kıza hediye eden
o tepede baba olacak,kızdan üç çocuk isteyen...
ah ah neredesiniz tarihin tüm tanrıları
bar taburelerinizden dönün piste bakın
öğrettiğiniz danslar bu mu
körebe oyunu bu
kafanız güzeldir asırlardır buradasınız
gözlerinizde vaçgeçmişlik,mağlupluk var
hera,zeus afrodite nasıl bakıyo hiç mi kıskanmıyosun
hey atmaca kafalı ra
Dionysos herkesi kendin gibi yapmışsın bu barda
sarhoş,deli ve şarapçı...
insan fabrikalarımız var
ne tip istersek hemen üretiyoruz
yeter ki medyaya ne istediğini söyle
kendilerini unutturur senin istediğin şekle bürür
meyleri ağzınıza almayın diyen el kadar sabilerin ırzında
meyleri ağzına alanlar da ağızlarıyla sıçıyorlar
meylerin aşığı olanlar da içtiğini saklıyor,korkakça
korsan olmalıydım şimdi
elimde istilayla çaldığım rom
açık denizde mum ışığında
dalga ve romun etkisiyle
güzelleşmiş,dünyaya çok uzak hissetmek kendini
çok kötü bu dünya ama ben uzağım o na
rom,dalga...rom rom,dalga dalga...rooo,dalllga
ve sızmak...

26 Şubat 2012 Pazar

ateşini harlamak için bi içki daha sevgilim,zaten bu son gibi...

pasaklı,ucuz gibisin bu gece otoban kadını gibi
arsızcasın bi parça
kızma sakın
biliyorsun
aslında seni şuh ve alımlı bulurum
yosmam
boynunda dün içtiğimiz şarabın tadı var hala
teninde yıllanmış sanki
süsünden bişey kaybetmemişsin
ama kıyafet uyumsuz gibi
kokun parfüm,sigara,benle karışık sen
tütsülüyor geceye
barda
içkiyi de abartmış
dönen dünya değil ona,ta kendisi o
battaniyeyi çekeyim prizden
bu gece gereği yok gibi
aslına bakarsan bu son olmalı
ülserim azdı bu sıralar
zaten sarılmanda ihtiyaçtan gibi
bu yüzden sendeki meleği artık yakalayamıyorum
oysa ben büyütmüştüm onu
kanatlarını okşayıp,yaşamın soğukluğuna bırakıp
üşüdüğünde kanına karışıp ısıtırdım
onsuz bir hayat...anlamı yok artık hiçbir şeyin
bensiz hallerine bakırlırsa
sen zaten
benden geçmişsin
uzatmalardayız sonuç belli
sadece seyircileri tatmin ediyor gibiyiz
kayıp aranıyor yazısını
etiket yapmışsın gittiğin barlarda
benim artık sevgilim yok dermişcesine
ateşini harlamak için bi içki daha sevgilim
zaten bu son gibi...

25 Şubat 2012 Cumartesi

hazan

toprak kokulu günleri bilir misin?
mırıldandığın melodilerin içini en çok yaktığı andır
yer sarıdan kahveringiye çalar
üzerinde muhtemelen bir yağmurluk
uykusu güzel olur derler
yalnız olanı bile
alıştır kendini erken kararan gökyüzüne
zira daha da erken kararacak artık
yürü en sonuna patikanın çizmelerinin çamuruna aldırma
rüzgar çıkar gelir belki hafif titretir içini
bir kat daha çıkar üzerinden o an
kendini sağanağa bırak
geç kalmış bir kelebek konar eline
hiç istemezsin gitmesini
leylek utanır senden.korkar
sanki çıkacağı devrana engelsin gibi
bir isim gelir aklına
hiç bilmezsin nedenini
yer sarıdan kahveringiye çalar
üzerinde muhtemelen bir yağmurluk

amor fati

yaşamı anlat,her şeyi
belli mi ki
ucu bucağı
var mı ki
zihnin alabiliyor mu
kabullendiğin ne ki
değiştirebileceğin ne
veya ne kadarı ki

mutluluğun kaynağı mı ki
fetihsiz bir zafer mi
cümle içinde kullansak
yüklemi
dili geçmiş
var mı ki filozofun bir bildiği
eline bırak doğanın
kendini

Güneş'e karşı bakma
bulamazsın
gözlerin yanar,yaşarır
gözyaşını bile sev
kalabalığın arasında kim ki
aradığın
bak cenaze var ortada
yazgısı bu kadar ki..